- alamamak
- alamamak: -mekten kendi(si)ni alamamak nicht umhin können, zu …
Türkçe-Almanca sözlük. 2013.
Türkçe-Almanca sözlük. 2013.
ayağını alamamak — 1) ağrı veya uyuşma dolayısıyla ayağını oynatamamak 2) alışılan bir yere gitmekten kendini alamamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş alamamak — (bir şeyden) çok uğraştıran bir konu yüzünden vakit ve fırsat bulamamak Benim hilem hurdam yoktur, canı isteyen baktırmasın, zaten bu sanattan memnun değilim. Lakin baş alamıyorum ki. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
hızını alamamak — 1) hızla gidişini yavaşlatamamak 2) mec. öfkesini yenememek, yatışamamak Münakaşa tekrar eski hızını alamayarak biraz sonra söndü. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
hırsını alamamak — öfkesini yenememek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendini alamamak — istemeyerek bir işi yapma durumuna girmek Yabancı memurların karşısında bir çocuk gibi yaramazlık etmekten kendimi alamıyordum. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
başını alamamak — (bir şeyden) bir şeyden kurtulamamak Dertten başını alamıyor … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözünü alamamak — bir şeye, bir yere bakmaktayken, gözünü oradan başka bir yere çevirememek Sermet Bey, gözünü köşkten alamıyordu. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hırs — is., Ar. ḥirṣ 1) Sonu gelmeyen istek, aşırı tutku Para hırsı. Şöhret hırsı. 2) Öfke, kızgınlık Hırsımdan bazılarına tablomu bedava verdim, alın, götürün diye bağırdım. H. C. Yalçın Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller hırs basmak hırs bastırmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük